Sosyal Medya

Düşünce Platformu

Bana ‘Erdoğan’dan kork’ diyorlar!

Korkuya yabancı biri değilim. Çok korktum, hep korktum. Rızkımdan dolayı değil elbette. Müslümanım, Kürdüm dedim ya! Küresel ve bölgesel bir baskıya maruz kalmak demektir bu özellikler. Korkmaz mı insan?!



Vahdettin Ä°nce - KARAR

Mihrimah Sultan Camii’nde namaz kılmış, avlusundan Ãœsküdar sahilini seyrediyordum. Meydan kalabalıktı. Bu sırada top taşı caddesinden iskeleye doÄŸru daha yoÄŸun bir kalabalığın aktığını fark ettim. Ã–nde bir uzun adam. Ä°stanbul Büyük Åžehir Belediye BaÅŸkan Adayı Recep Tayyip ErdoÄŸan’dı. Avlunun duvarının dibinden geçti. Başını kaldırıp bize doÄŸru baktı. Göz göze geldik. Karşı konulmaz bir istekle Refah Partisi iÅŸaretini yaptım tebessüm ederek. Bunda bir kısım medyada kendisine karşı baÅŸlatılan linç kampanyasının etkisi vardı kuÅŸkusuz. Çünkü maÄŸduriyetimize sebep olan kimliklerde birleÅŸiyorduk.

YetmiÅŸli yıllarda Ä°mam-Hatipli bir genç, MTTB, Akıncılar çizgisinde 12 Eylül’ü yaÅŸamış bir Kürt, bir Ä°slamcı ve en sonunda “bu iÅŸ partiyle olmaz” noktasına gelmiÅŸ biri olarak bu hareketimi yadırgadım önce. Gayriihtiyari yumruk yaptığım saÄŸ elimin yukarı doÄŸru bakan baÅŸparmağıma iliÅŸti gözlerim.

(Sonradan) Ä°stanbullu, Müslüman, Kürt olarak bu adama yönelik kırk yıllık “bu iÅŸ parti ile olmaz” siyaset orucumu bozacak denli güçlü olan bu sempatimin boÅŸuna olmadığını sonraki süreçlerde anladım.

Bir (artık kırk yıllık) Ä°stanbullu, bir Müslüman ve bir Kürt olarak geçen zaman içinde bu sempatimden ve siyasal desteÄŸimden dolayı hiç piÅŸman olmadım.

Ä°stanbullu, Müslüman ve Kürt olmak o yıllarda üçe katlanmış bir zulme maruz kalmak demekti. YaÅŸları müsait Ä°stanbullular bilir. O gelmeden önce sular akmazdı mesela. Laz komÅŸumuzun bahçesindeki kuyudan su çeke çeke bir hal olmuÅŸtuk. Çöpler… Ä°sterseniz hiç o konuya girmeyeyim de havayı bozmayayım. BaÅŸkan seçildiÄŸi gün sular akmaya baÅŸladı ve yıllardır, arıza, bakım gibi teknik nedenler dışında bir daha kesilmedi. Çöp meselesi ise bir mega kente yakışır bir sistemle halledildi.

***

Çocuklarımı Ä°mam-Hatip’te okuttum. Övünmek gibi olmasın ben de Ä°mam-Hatipliyim. Bizim zamanımızda üniversiteye giremiyorduk. Son sınıftaydık galiba, Erbakan Hoca’nın gayretiyle o zulüm kaldırılmıştı. Ama benim çocuklarım da katsayı ve başörtüsü zulümleriyle uÄŸraşıyorlardı. Bu adam geldi ve bu zulümlerin tümünü peyderpey kaldırdı.

Kürt olmak… aynı zamanda Kürtlerin var olduÄŸunu kanıtlamak gibi garip bir tutumdu. Karda kart kurt etmekten dolayı (sanki baÅŸka hiç kimse karda yürümemiÅŸ gibi) bu adı almış olduÄŸumuzu mu dersiniz, Orta Asya’dan gelip bir tutam Arapça, bir kepçe Farsça, yarım kaşık da Türkçe’yi birbirine karıştırıp üzerine limon sıkmayı ihmal ettiÄŸimiz çorbadan bir dil konuÅŸtuÄŸumuzu mu dersiniz ya da bu dili ısrarla konuÅŸtuÄŸumuz için ilkokuldan Asker ocağına kadar sıradaÄŸlar gibi sıra dayaklardan geçirilmeyi mi dersiniz… envai çeÅŸit zulme maruz kalmaktı Kürt olmak. Sürgünleri, takriri sükunları, ÅŸark ıslahat fermanlarını, olaÄŸanüstü halleri, idamları… söylemiyorum bile.

Bu adam geldi ve bu saydığım zulümlerin tümü tarih oldu. Belediye baÅŸkanı oldu sevdim. BaÅŸbakan oldu sevdim. CumhurbaÅŸkanı oldu sevdim. Belki BaÅŸkan olacak ve belki yine seveceÄŸim. Bir Ä°stanbullu, bir Müslüman ve bir Kürt olarak.

***

Otuz yıl kitapla uÄŸraÅŸtım. Onlarca kitabı Arapça’dan, Farsça’dan Türkçe’ye, Kürtçe’ye tercüme ettim. Åžiiler’den, Sünniler’den eserler kazandırdım Türkçe’ye, Kürtçe’ye. Tasavvuf kaynaklarını, fıkıh kaynaklarını, tefsirleri, irfani eserleri, modern radikal kitapları çevirdim. Hayli kalabalık olan çocuklarımı iÄŸne ile kuyu kazar gibi satır satır kitap tercüme ederek büyüttüm. Artık yoruldum. Gözlerim yoruldu. Parmaklarım yoruldu. Herhalde zihnim de bu sıkleti kaldıramaz oldu. Gün geldi torun torbaya karıştım. Bu birikimimi kitap yazarak gazete köşesinde günlük yazılara dönüştürerek, televizyon programlarında Türkçe-Kürtçe-Arapça konuÅŸarak Anadolu’nun mazlum ve maÄŸdur Türklerine, Kürtlerine, Araplarına… aktarmak istedim.

***

Eskiden baÅŸkaları hakkında uzaktan duyuyordum. Åžimdilerde yazdığım herhangi bir yazıdan, yaptığım bir konuÅŸmadan sonra doÄŸrudan kendimle ilgili duymaya baÅŸladım. “KeÅŸke böyle yazmasaydın. KeÅŸke bunu söylemeseydin. Bu hassas günlerde baÅŸka yöne çekilebilir. ‘Reisin hışmını çekersin’ (evet aynen böyle!), iÅŸinden olursun. Yazdığın gazetede yazamaz, çıktığın televizyona çıkamaz olursun” diyorlar.   

Korkuya yabancı biri deÄŸilim. Çok korktum, hep korktum. Rızkımdan dolayı deÄŸil elbette. Müslümanım, Kürdüm dedim ya! Küresel ve bölgesel bir baskıya maruz kalmak demektir bu özellikler. Korkmaz mı insan?!

Ama ondan, Mihrimah Sultan Camiinin duvarının dibinden geçerken göz göze geldiÄŸim ve “bütün bunlar geçecek” diye baktığını hissettiÄŸim o uzun adamdan korkmuyorum.

Korkmam gereken o deÄŸil çünkü.    

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.